Kasım 2024’te gerçekleştirilen Başkanlık seçimlerinin sonucunda Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı olarak seçilmesi, uluslararası arenada ‘‘Trump 2.0’’ olarak adlandırılan yeni yönetimin küresel etkilerine dair çeşitli beklentilere zemin hazırlamıştır. Trump yönetiminin ekonomi ve savunma politikalarında benimseyeceği yaklaşımlar, uluslararası ticaret dengeleri ve güvenlik iş birliği süreçleri üzerindeki potansiyel etkileri açısından dikkatle takip edilmektedir. Bu çerçevede, Trump yönetiminin Japonya ile ikili ilişkilerinde benimseyeceği politikalar, gerek Asya-Pasifik bölgesindeki stratejik dengeler gerekse ABD-Japonya güvenlik ittifakının geleceği açısından kritik bir öneme sahiptir. Yeni dönemde ABD’nin Japonya ile ekonomik ve askeri iş birliğini nasıl şekillendireceği, Tokyo’nun Washington ile ilişkilerini yeniden değerlendirmesine yol açabilecek dinamikleri ortaya koyabilir.
Çin’in artan bölgesel nüfuzu, Güney Çin Denizi’ndeki askeri faaliyetleri, Tayvan’a yönelik tehditler ve Asya-Pasifik bölgesindeki etkisini güçlendirme çabaları ve bunların yanı sıra Kuzey Kore’nin füze denemeleriyle tırmanan gerginliğin yaratmış olduğu güvensizlik ortamı, Japonya’nın savunma harcamalarının artırmasına yol açabilir. Bu gelişmeler, aynı zamanda ABD-Japonya ilişkilerinde askeri iş birliğini derinleştiren bir çerçeve oluşturmakta ve iki ülke arasında askeri şemsiye sağlama açısından karşılıklı çıkarları pekiştirmektedir. Bu bağlamda, Japonya, bölgesel güvenlik tehditlerine karşı daha güçlü bir savunma kapasitesine sahip olma ihtiyacı duyarak, ABD’nin askeri desteğine daha fazla güvenebilir.
Öte yandan Japonya’nın ABD’ye sağladığı finansal destek, Trump’ın yatırım ve ticaret konusundaki hamlelerinin ikili ilişkilerdeki güç dengesini etkileyecek bir faktör olarak ön plana çıkmasını öngörmektedir. Japonya’nın ABD hükümetine olan borcu ve ABD içindeki yatırım düzeyi göz önüne alındığında, Japonya’nın uluslararası arenada daha fazla stratejik bağımsızlık elde etme arayışını da içeren bir dönüşüm yaşaması beklenebilir. Bununla birlikte, ‘‘zayıf yen’’ ve ekonomik dengede yaşanabilecek olası dalgalanmalar, Japonya’nın bu süreçte daha temkinli olmasını gerektirebilir. Japonya’nın uzun vadede, sadece ABD ile olan güvenlik ilişkileri değil, aynı zamanda ekonomik bağımsızlığını artırmak için de stratejiler geliştireceğini öngörülmektedir.
Japonya, denizaşırı ABD askerlerinin en fazla konuşlandığı ülke olarak dikkat çekmektedir. ABD Hint-Pasifik Kuvvetleri’ne (INDOPACOM) bağlı olarak ‘‘US Forces’’ (USFJ) adıyla Japonya’da yaklaşık 55 bin personel bulunmaktadır ve 80’i aşkın askeri tesis bu ülkede yer almaktadır. Japonya’nın güneyindeki Okinawa Adası, ülke yüzölçümünün sadece yüzde 0,6’sını oluşturmasına rağmen, ABD askeri tesislerinin toplam arazi alanlarının yüzde 70’ini barındırmaktadır. Okinawa, Çin’in bölgedeki askeri varlığını artırmaya başlaması ve Tayvan Adası’na olan yakınlığı nedeniyle jeopolitik açıdan oldukça stratejik bir konumda yer almaktadır.